(Siyasi sosyolojide, diplomatik koridorlarda "sürekli çevrimiçi dolaşan" yazılı olmayan bir söylem vardır; diplomatik eylemlerde, nezaket görüşmelerinde ne söylendiğinin her zaman önemli olmadığını, daha çok neyin söylenmediğinin önemli olduğunu, özellikle de küresel karar alma merkezlerinde, örneğin henüz Priştine'ye kendi büyükelçisini atamamış olan Dışişleri Bakanlığı'nda söz konusu olmadığında, önemli olanın ne olduğudur)
Fadıl Maloku
1. Daha derin bir diyoptri ile bakıldığında, bu gecikmenin nedenleri birçok düzeyde izlenebilir. Bir "diplomatik kaza", "sessiz bir güvensizlik eylemi" (muhalefetin bir zamanlar Kurti hükümetini suçladığı gibi), Washington'ın Priştine'ye düşünmesi, rotasını düzeltmesi ve bir zamanlar koşulsuz olan ilgiyi yeniden kazanması için verdiği bir "stratejik mola" ile uğraştığımız varsayılabilir. Ya da belki de derin transatlantik ortaklığının ilişkilerinde bir engel olarak görülen yeni Kosova diplomasisinin "diplomatik çocukluğu" ile uğraşıyoruz. Ya da basitçe sessiz bir stratejik soğumanın diplomatik sinyali ile mi? Kosova'daki Amerikan büyükelçisinin bu yokluğu, Amerika'nın kalıcı dostları veya düşmanları olmadığını, yalnızca kalıcı çıkarları olduğunu iddia eden bir "Kissinger" mantığıyla da okunabilir. Ve çıkarlar şu anda çok daha kritik jeopolitik alanlara odaklanmış durumda: Ukrayna, Rusya, Gazze, İsrail ve en son olarak İran - ister Orta Doğu'da ister Hint-Pasifik'te olsun. Bu durum Priştine'ye doğrudan ilgi gösterilmemesini daha da anlaşılır kılıyor.
2. Ancak hepsi bu kadar değil. Tüm bu faktörlerin arasında, bir dizi başka unsur da vurgulanmalıdır. Sadece bir protokol boşluğu veya Amerikan yönetiminin bürokratik yüküyle uğraşmıyoruz. Bu gecikme, Washington'ın Kosova'nın mevcut Hükümeti ile ilgili olarak yaşadığı taktik ikilem üzerine derin bir düşüncenin, belki de çoktan stratejik bir kanaate dönüşmüş olmasının sonucu gibi görünüyor. Eğer durum buysa, durum gerçekten endişe verici hale geliyor. Siyasi sosyoloji perspektifinden, yeni bir büyükelçinin atanmasındaki gecikme, yalnızca ABD'nin stratejik ve güvenlik beklentileriyle uyuşmayan siyasi aktörlere karşı genellikle uyguladığı yumuşak bir mesafe "prizması" üzerinden yorumlanamaz. Egemenlik söyleminin aşırı vurgulanması özelliğiyle Kosova'nın mevcut hükümeti, Batı Balkanlar bölgesindeki ABD'nin jeopolitik çıkarları ile ilgili olarak sıklıkla nankör ve uyumsuz olarak algılanıyor ve duyuluyor. ABD, Kosova'nın toprak bütünlüğünü ve devletliğini desteklese de - bağımsızlığın başlıca "vaftiz babası" olmasına rağmen - Kurti hükümetinin bazı kararlarına karşı duyduğu rahatsızlığı veya kayıtsızlığı gizlememiştir: ister Sırp dinarı, ister kuzeydeki gelişmeler, ister kriz zamanlarında müttefiklerin önerilerini uygulamaktan kaçınma olsun. Diplomatik açıklamaları dikkatlice okursak, bu rahatsızlık hiçbir zaman sert bir dille dile getirilmemiştir, aksine kurumsal sessizlik ve bazı üst düzey kanalların dondurulmasıyla - örneğin cumhurbaşkanlığı ofisine veya hükümetin üst düzey temsilcilerine doğrudan ziyaretlerden kaçınılmasıyla - ortaya çıkmıştır.
3. Sessiz bir mesaj olarak bir büyükelçinin yokluğu. Yeni bir büyükelçinin atanmaması anlamsız değildir. Bu, memnuniyetsizliğin "diplomatik selamı"dır, yalnızca prosedürel bir meseleye indirgenemeyecek kasıtlı bir mesajdır. Çünkü Amerikan diplomatik uygulamasından, büyükelçilerin rastgele gönderilmediği, net siyasi mesajlarla, çıkarları ilerletme, dengeleri koruma ve ev sahibi ülkelerin siyasi gidişatını etkileme misyonuyla gönderildiği bilinmektedir. Bu hipotez doğruysa, Kosova'da bir büyükelçi atanmasının olmaması, ABD'nin Priştine'deki mevcut hükümete yönelik pozisyonunun hala net bir stratejik tanımı olmadığını açıkça göstermektedir. Dolayısıyla, devlet sorumluluklarını üstlenmede herhangi bir gecikme -özellikle de içinden geçtiğimiz gibi dönemlerde- aynı zamanda siyasi olgunluğumuzu (hatta bir "siyasi şizofreni"yi bile!) tanımamak ve başımıza gelen yumuşak izolasyonun tehlikelerini anlamamak olarak görülmelidir... Varoluşsal bir mesele olarak bu konunun, yeni veya eski bir formda veya kompozisyonda olmasına bakılmaksızın, her gelecek hükümetin önceliği olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, bu hızlı tırmanış zamanlarında, zamanında herhangi bir eylemsizlik, "stratejik sessizlik"in herhangi bir yanlış anlaşılması bize çok pahalıya mal olabilir -sadece devlet düzeyinde değil, aynı zamanda ulusal düzeyde de! Kosova'nın, dikkatle dinleyen ve bilgece konuşan, uluslararası düzenin yeni gerçekliklerini anlayan ve özellikle bir zamanlar koşulsuz desteğe sahip olduğu yerlerde kaybedilen güveni yeniden sağlayan saldırgan, pragmatik ve mütevazı bir diplomasiye ihtiyacı var...